Çok uzaklarda, gökyüzünün en yumuşak, en mavi olduğu yerde, Bulutların Sırça Köyü vardı. Bu köyde, pamuktan evler, şekerden çatılar ve çimenleri pırıl pırıl parlayan, ipeksi bir Uyku Tarlası bulunuyordu.
Uyku Tarlası, sadece uykusu gelmiş, hayal kurmayı çok seven çocuklar için büyüyen, mis kokulu rüya çiçekleriyle doluydu. Bu tarlanın en sevimli bekçisi ise Yüncük adında, bembeyaz, kıvır kıvır tüylü minicik bir kuzuydu.
Yüncük diğer kuzulardan farklıydı. Çünkü o, gece gökyüzünden dökülen en parlak, en ince Yıldız Tozlarını yemeyi çok severdi. Bu tozlar, Yüncük’ün tüylerini daha da yumuşatır, kalbini ise tüm evrene yetecek kadar macera ve huzurla doldururdu.
Bir akşam, Yüncük Uyku Tarlası’nın en derin köşesinde, yeni açmış, mor ve turuncu benekli bir Rüya Çiçeği’nin yanında uyuyakalmıştı. Uyandığında, gökyüzünün tamamen kararmış olduğunu ve tarlaya hiç Yıldız Tozu düşmediğini fark etti.
“Eyvah!” diye fısıldadı Yüncük. “Eğer Yıldız Tozu olmazsa, Uyku Tarlası’nın sihirli ışığı söner ve çocuklar en tatlı rüyalarını göremez!”
Minik kuzu hemen koşarak, köyün en yaşlı ve en bilge sakini olan Ay Dede Kuşu‘nun yanına gitti. Ay Dede Kuşu, tüyleri ay ışığı gibi parlayan, kanatları ise gecenin gökyüzü kadar koyu bir baykuştu.
“Ay Dede Kuşu, Ay Dede Kuşu!” diye nefes nefese konuştu Yüncük. “Gökyüzü neden Yıldız Tozu göndermiyor? Çocuklar uyumalı!”
Ay Dede Kuşu, bilge gözlerini kırpıştırdı ve yumuşacık sesiyle cevap verdi: “Canım Yüncük, Yıldız Tozu’nu gönderecek olan büyük yıldız, bu gece çok üzgün. Çünkü dünyadaki bir çocuk, uyumadan önce kalbini sıkan bir şeyi düşünmekten vazgeçemiyor. Yıldızlar, ancak kalbi huzur dolu olan çocuklara tohumlarını gönderebilirler.”
Yüncük’ün minik kalbi sevgiyle doldu. “Ben o çocuğu bulurum! Ona, endişelerini bir balon gibi gökyüzüne bırakmayı öğretirim!” dedi cesurca.
Ay Dede Kuşu gülümsedi ve kanatlarından tek bir altın tüy düşürdü. “Bu tüye tutun, sevgili Yüncük. O seni doğru çocuğa götürecek. Unutma, en büyük sihir sevgi ve huzurdur.”
Yüncük hemen altın tüyün ucuna tutundu. Tüy, onu Bulutların Sırça Köyü’nden alıp, yavaşça, dünyanın üzerinde uyumayı bekleyen çocukların evlerine doğru indirmeye başladı.
Kısa süre sonra, Yüncük, penceresinden içeri sızan ay ışığında, yatağında huzursuzca kıpırdayan minik bir kız çocuğu gördü. Adı Lale‘ydi. Lale, yarınki okul gösterisi için biraz endişeliydi. “Ya unutursam? Ya yanlış yaparsam?” diye düşünüyordu.
Yüncük, pencerenin pervazına kondu ve Lale’ye tatlı bir sesle seslendi: “Merhaba, güzel Lale. Ben Yıldız Tozu yiyen Minik Kuzu Yüncük.”
Lale, şaşkınlıkla gözlerini açtı ama Yüncük’ün yumuşak sesi ona hiç korkutucu gelmedi. “Sen gerçekten Yıldız Tozu mu yiyorsun?” diye sordu fısıltıyla.
“Evet,” dedi Yüncük. “Ve o tozlar, bana endişeli kalpleri huzurla doldurma gücü veriyor. Dinle beni, Lale.”
Yüncük, Lale’nin yanına sıçradı ve küçücük burnuyla onun yanağına nazikçe dokundu. “Şimdi, gözlerini kapat. Yarınki gösteriyi düşün. O gösteri, içinden gelen en tatlı, en güzel şarkı gibi. Eğer unutursan bile, o önemli değil. Çünkü önemli olan, denemen ve o anın tadını çıkarman. Tüm endişelerini al ve onları avucunun içine koy.”
Lale, Yüncük’ün dediğini yaptı. Endişelerini avucunun içine koyduğunu hayal etti.
“Şimdi,” diye devam etti Yüncük, “Onları, gökyüzüne uçacak, hafif, bembeyaz bir balona koyduğunu hayal et. Balon yavaşça yükseliyor. Yükseliyor… Yükseliyor… Ve artık o endişeler, sana ait değil. Onlar, gökyüzünün sonsuz boşluğunda kayboluyor.”
Lale derin bir nefes aldı ve yavaşça bıraktı. Gerçekten de, karnındaki o sıkıntı hissi yavaş yavaş kayboluyordu. Yüzüne huzurlu bir gülümseme yayıldı.
“Teşekkür ederim, Yüncük,” diye mırıldandı. “Artık… artık uykum geliyor.”
Yüncük de gülümsedi. Lale’nin kalbi huzurla dolduğu an, pencerenin dışındaki gökyüzü ansızın binlerce pırıltıyla aydınlandı. Büyük yıldız, sevinçle parlamış ve tarlaların en verimli tohumları olan Yıldız Tozu’nu Bulutların Sırça Köyü’ne doğru dökmeye başlamıştı.
Yüncük, Ay Dede Kuşu’nun altın tüyüne tutundu ve hızla Uyku Tarlası’na geri döndü. Tarlanın her yeri, dökülen Yıldız Tozu ile pırıl pırıl parlıyordu. Rüya Çiçekleri coşkuyla açmış, en tatlı, en güzel kokularını etrafa yaymışlardı.
Yüncük, en sevdiği mor ve turuncu benekli çiçeğin yanına kıvrıldı. Karnı en lezzetli Yıldız Tozlarıyla doluydu. Artık biliyordu ki, o gece tüm dünya çocukları, en huzurlu rüyalara yelken açacaklardı.
Minik kuzu, pamuk yünlerini yatağına seren Yıldız Tozu’nun üzerinde, mışıl mışıl uykuya daldı.
Sen de şimdi gözlerini kapa, sevgili çocuk. İçindeki tüm endişeleri bir balona koy ve gökyüzüne yolla. Unutma, tıpkı Lale gibi, sen de çok cesur ve güçlüsün. Huzurlu bir nefes al… ve tatlı rüyalar gör.
Umarım annemasallari.com sitesi için bu masal beğenilir ve minik okuyucuların tatlı rüyalarına eşlik eder!