Bir varmış, bir yokmuş. Tatlı mı tatlı, sevinçli mi sevinçli bir kız varmış. Bu kızın ismi Rüya’ymış ve en yakın arkadaşı, kıvırcık tüylü, kahverengi bir köpeği varmış. Köpeğin ismi ise Çiko’ymuş. Hayal ve Çiko, her sabah birlikte parka gitmeyi çok severlermiş.
Bu sabah da güneş pırıl pırıl parlamış, gökyüzünde bir tane bile bulut yokmuş. Hayal, heyecanla ayağa kalkmış ve çabucak Çiko’nun tasmasını alıp ona seslenmiş: “Hadi Çiko, parka gidiyoruz!”
Parka hakikat yürürken, Düş etrafındaki ağaçların yapraklarının hafif rüzgarda sallandığını görmüş. Yapraklar güya dans ediyormuş üzere hafif hafif hışırdıyormuş. Kuşlar cıvıldaşıyormuş, ve Düş her birinin müziğine kulak veriyormuş. Çiko ise Rüya’nın peşinde hoplaya zıplaya ilerliyormuş, kuyruğunu memnunlukla sallıyormuş.
Parkın kapısına vardıklarında, Hayal ve Çiko’nun gözleri parlamış. Park, rengârenk çiçeklerle doluymuş. Mor, sarı, pembe çiçekler her köşede açmış. Hayal çabucak Çiko’nun tasmasını bırakmış ve Çiko, etrafı keşfetmek için çimenlerin ortasında koşmaya başlamış. Çiko bir yandan koşuyor, bir yandan da burnunu yere yaklaştırıp her yeri kokluyormuş. Her şey onun için çok heyecan vericiymiş.

Rüya, çimenlerin üzerine oturmuş ve güneşin sıcaklığını derisinde hissetmiş. Birkaç dakika sonra Çiko, kocaman bir sopa bulmuş ve Rüya’nın yanına koşarak gelmiş. Gözleri parlıyormuş, adeta “Hadi, oynamaya ne dersin?” der üzere bakıyormuş.
Rüya da sevinçle yerinden kalkmış ve sopayı Çiko’ya fırlatmış. Çiko, yıldırım üzere süratle fırlayıp sopanın peşinden koşmuş, onu yakalayıp geri getirmiş. Düş, Çiko’nun ne kadar süratli olduğunu görünce şaşırmış. “Çiko, sen harikasın!” diye bağırmış.
Gün bu türlü sevinçle geçmiş. Düş ve Çiko, parkta saatlerce oynamış, koşturmuş ve gülmüşler. Güneş batarken, Düş Çiko’ya sarılmış ve “Birlikte her gün daha da güzel” demiş.
İkisi de yorgun lakin memnun bir biçimde meskenlerine dönmüşler. Ve Tatlı Kız ve Çiko Masalı da burada sona ermiş.
Tatlı Kız ve Çiko Masalına benzeyen masallar okumak için instagram sayfamızı takip edebilirsiniz.